Çok iyi iki dost ve aynı zamanda ikişer çocuk sahibi anneler olarak Emel Wilbrand’ın Montessori Yöntemi ile Çocuk Eğitimi Sanatı kitabı ile tanıştıktan sonra Montessori Felsefesi ile ilgili daha derin araştırmalara girerek bu alanda tutku ile yol almaya başladık. Yola bu alanda yazılmış birçok yerli ve yabancı kaynakları okuyarak ve çocuklarımız ile birlikte uygulamalar yaparak devam ettik. Ardından Association Montessori Internationale (AMI) ve North American Montessori Center Montessori eğitim programlarını tamamladık. Heyecan dolu bu yolculuk sonucunda hayalimiz olan, tutkunu olduğumuz anaokulu projemizi gerçekleştirmiş olduk.
Hayalimizdeki bu anaokulunda yapılması gerekenler listelerine değil, çocukların akışına uyumlanabilen keyifli günler hayal ettik.
Çocukların oyuna doyduğu, hayatın provasını kendilerince yaptığı, huzur dolu, kendileri olmak yolunda adımlar attıkları bir yuva hayal ettik.
Dalından meyvelerin koparılıp yendiği doğal bir bahçesi olan, plastiğe, suni eşyalara değil ağaca dokunulan, sanal alemle değil masal ve öykülerle yaşanılan bir yer hayal ettik.
Ödül ve ceza ile değil yaşamı içselleştirerek var olan, “Hava soğuk çıkamayız”larla değil, yağmurda topraktan gelen su sesi de dahil her mevsimi yaşayabilen, o aktiviteden bu aktiviteye sürüklenerek değil, gerçekten oyun oynayarak büyüyen çocuklar hayal ettik.
Ebeveynlerin eleştirilmediği, alıştırma döneminin kabusa dönüşmediği, çocuğun saygı ile birey yerine konulduğu ve duygularına tercüman olunduğu gibi ebeveyni de özgürce içine davet eden, şeffaf, samimi ve destekleyen bir anaokulu hayal ettik.
Sonra bir gün ağaçlardan neredeyse görünmeyen bir binanın önünden geçerken işte burası dedik.
İşte bu inançla, tutku projemiz Limon Montessori Anaokulu dinginlik, tevazu, doğal bir akış, oyun dolu bir dünya, sadelik, toprak ve ağaç dolu bir bahçe, gerçek Montessori ortamı ile hayat buldu.