Bizim için gerçek çime yalın ayak basmak, kumdan kek ve çorba pişirmek, tavukları gözlemlemek, ağaca tırmanmak, meyve ağaçlarının mevsimsel döngülerini gözlemleyebilmek, solucanları seyretmek, salıncakta 3 kişi birden dönmek ve sadece temiz havayı solumak hayati önem taşımaktadır.
Bu nedenle biz, yaşadığımız iklim şartlarının değerinin farkında olarak çocuklarımızla her mevsim, her gün, günde en az 3 saat bahçedeyiz.
Bahçenin günün farklı zaman dilimlerinde farklı hisler yaşattığının farkına varmak ve bunları deneyimleme fırsatı bulabilmektir, yaşamak. Peki ya doğamızın sabah daha sakin ve dingin, bizim gibi uyanmaya çalışan bir halini, öğle vaktinde daha dinamik, hareketli, aceleci, heyecan dolu ve meraklı olduğunu, akşamüstü ise düşünceli, biraz yorgun, memnun, sakine haline bürünmesini gözlemlemek paha biçilemez değil midir?
Erken çocukluk döneminde bir çocuğun hayatında bir kere de olsa kumun tadına bakmış, elinde ayağında sıyrık olmuş, salıncaktan düşmüş, dizi kanamış, tırnağı bükülmüş, taşa çarpmış, kıymık batmış ya da kesik bir ağaç dalına toslamış olması ona ileriki gelişim dönemlerinde karşılaşacak olağan sorunlarla baş edebilme becerisi kazandırır.
“Biz, tabiatı örnek alırsak asla yanılmayız.” M. T. Cicero